Tag Archives: Sultan

Gönül Bahçesi – Tabiiyyet İmtihanı

gönül bahçesi - tabiiyyet

Tabiiyyet İmtihanı

Feridüddin-i Attar “rahmetullahi aleyh” hazretleri anlatır:
Vaktiyle bir Sultan, başveziri vefat edince, maiyetindeki idarecileri çağırmış:
– Başvezir vefat etti. Onun yerine, içinizden birini servezir seçeceğim. Has Oda’da hepinizi imtihan yapacağım.
Fakat odanın devasa kapısını bir türlü açamıyorum. Sıra ile deneyin bakalım, hanginiz açabilecek, demiş.
Herkes kapıya bakıyormuş.
Birisi:
– Bu tek başına açılmaz. Birkaç kişi yüklenelim, demiş.
Diğeri:
– Yüklenmekle olsaydı, sultan zaten açtırırdı. Teknik ekip çağıralım, demiş.
Bir başkası:
– Kapı zaten paslanmış, açılması neredeyse imkânsız. Boşuna uğraşmayalım ve bunu sultana bildirelim, demiş.
Diğerleri de buna benzer konuşmuşlar. İçlerinden biri, hiç sesini çıkarmamış ve kapıya yürümüş,
eliyle tokmağı yoklamış, çevirmiş ve kapı kolayca açılmış. Sultan herkesi çağırmış,
kapıyı açanı da yanına almış ve demiş ki:
– Sizleri en başta imtihan ettim, başka imtihan yok. Bu arkadaşınız imtihanı kazandı.
Kapı zaten kolayca açılıyordu. Fakat sizleri denemek için açılmadığını söyledim. Herkes bir fikir yürüttü, bana
akıl vermeye kalktı, yalnız biriniz, konuşmak yerine iş yaptı ve kapıyı
açmayı denedi.

Benim vezirim, verdiğimi tereddütsüz yapacak, bana akıl vermeye kalkmayacak biri olmalı.
İşte bu arkadaşınızı bu sebeple vezir yaptım, demiş.

#GönülBahçesi, #Tabiiyyetİmtihanı, #Hikaye, #Sultan, #Vezir, #Kapı, #HasOda

Hikaye – Elma ve Bahçıvan

Sultan veziri ile birlikte “Saray’ın bahçesi”nde gezerken, canı meyve çekiyor… Elma ‘yı dalından koparmak için uzanıyor, ne var ki; “orta boylu” olduğu için, meyveye yetişemiyor!..
Vezire diyor ki; “Omzuma çık, o meyveyi kopar ve bana ver!” Vezir “zayıf” olduğu için, “Sultanın omzuna” çıkıyor ve meyveyi koparıp, veriyor… Meyveyi yiyen Sultan“çok lezzetliymiş” diyor, “Bana bahçıvanı çağırın… Bu lezzetli meyveden dolayı onu ödüllendireceğim.” Zaten az ileride duran ve olan-biteni “hayretle” seyreden bahçıvan geliyor…

Sultan, ona; “Sana bir ödül vereceğim, dile benden ne dilersen” diyor…
Bahçıvan diyor ki; “Sultanım, sizden bir tek isteğim olacak… Bana, benim çingene olmadığıma dair bir belge verir misiniz?” Sultan şaşırıyor!.. “Herkes devlet kademesinde görev almak için veya ihsanlara kavuşmak için dilek dilerken, sen garip bir şey istedin.
“Belge”yi almakta ısrar eden bahçıvan diyor ki; “Evet, bir çingeneyim… Ama, madem ki, benden bir istekte bulunmamı istediniz… Ben bu belgeyi istiyorum, başka da bir isteğim yok!”
Sultan da; “Madem ısrar ediyorsun, istediğin belgeyi vereceğim sana” diyor ve daha sonra da, o belgeyi veriyor bahçıvana…
Aradan yıllar geçer… Sultan yattığı “uyku”dan uyanır, “göz”leri açılır, “kulak”ları duymaya başlar…
“Civar ülkelerden gelen uyarılar”ın ve “halktan yükselen tepki”lerin, hiç de yersiz olmadığını düşünmeye başlar!..
Çingeneler ; Sultanın kendilerine beslediği “büyük güven ve yakın ilgi”yi “istismar” ederek, sadece “Saray kademeleri”ni değil, “eyaletleri de kendi yandaşları ile yönetmeye” başlarlar!..

Devletin her kademesini anlayacağınız bir “ur” gibi sararlar, en ücra yerlerine bile “kendi adamlarını”yerleştirmişlerdir!..
Yattığı “derin uyku”dan uyanan Sultan, o çingenelerin “ bir devlet içinde devlet” kurmak için uğraştıklarını “ülkenin her yanını elegeçirdiklerini” ve “kendisini devredışı bıraktıklarını” fark edince, derhal emir verir: “Çingeneleri kılıçtan geçirin!.. Yaşlılarını da zindana atın!”
Emir, yerine getirilir!..Çingeneler öldürülür. Peki, “bahçıvan”a ne olur?..

Sultanın emri üzerine, görevliler “bahçıvan”ın evine de giderler… Ya kılıçtan geçirecekler, ya hapse atacaklardır!..
Ama, bahçıvan; hemen, “Çingene olmadığına” dair, “Sultan imzalı belge”yi gösterir!.. “Gördüğünüz gibi, ben çingene değilim”der ve kellesini kurtarır!.. “Kılıçtan geçirme ve zindana atma operasyonu” sona erince, Sultan, son durumu öğrenmek için “kurmay”larını çağırır ve sorar; “Emrimi yerine getirdiniz mi?”
Kurmaylar der ki; “Listedeki herkes; ya kılıçtan geçirildi, ya zindana atıldı… Sadece bir adam kaldı… Ama, ona dokunamadık, çünkü elinde sizin imzaladığınız bir belge vardı!”
Sultan; “Hatırladım ben onu… Onu bulun ve bana getirin” der… Bahçıvan huzuruna getirilince, sultan orar adama; “O gün, çingene olmadığına dair, benden ısrarla belge istedin… Ben de verdim…
Peki, bugünlerin geleceğini nereden anladın?” Bahçıvan der ki; “Sultanım; hani, o elmayı koparmak isterken, vezir, sizin omzunuza basmıştı ya…
İşte o an dedim ki; eyvah, bizim sonumuz geldi!” Sultan, araya girip; “Ama ben söyledim omzuma basmasını” deyince, bahçıvan der ki; “Farketmez sultanım… O vezir, bizim kavimdendi. Çingene asıllıydı.

Sizin, Sultan olarak, vezirinizin omzunuza basmasını istemeniz bir alicenaplıktır, büyüklüktür… Siz istemiş olsanız bile, vezirinizin omzunuza basması ise; hem şımarıklık, hem hadbilmezlik, hem de küstahlıktır!.. Sizin omzunuza basıp meyveyi koparmak yerine, pekâlâ beni çağırabilir ve benden isteyebilirdi!.. Bir adam, vezir de olsa, sultanının omzuna basacak kadar cüretkâr ve hadbilmez olduysa, bunun sonu felâkettir!.. Ben, işte o gün bu felâketi gördüm ve sizden o belgeyi istedim.”

Sultan ona hak verir ve hediyelerle gönderir.

#Hikaye, #TürkiyeÇocukDergisi #Elma, #Bahçıvan, #Sultan, #Vezir, #Sarayınbahçesi, #Çingene

Laleli Baba ile Sultan

İstanbul’un Laleli semtini bilirsiniz. Laleli’de yine bu isimle anılan tarihi bir cami vardır. Bu semt ve cami hakkında ilginç bir hikaye anlatılır.

Rivayet odur ki, Laleli Camii’ni Sultan III. Mustafa yaptırır. Sultan Mustafa bu camii yaptırırken; bu semtte Laleli Baba namında bir din büyüğünün yaşadığını, gerçek bir mürşid olduğunu, hikmetli sözler söylediğini öğrenir. Padişah bu zatla görüşmek, söz ve sohbetinden yararlanmak ister. Cami inşaatını denetlemeye geldiği bir gün, adamlarına Laleli Baba ile görüşmek istediğini bildirip davet ettirir. Padişahın buyruğu hemen Laleli Baba’ya ulaştırılır. O da hemen davete icabet eder.

Uzun uzun sohbet ederler. Padişah, Laleli Baba’nın sohbetinden çok memnun kalır. İçinde bu zatla sık sık görüşme arzusu uyanır. Laleli’den ayrılacağı sırada, Laleli Baba’ya son bir soru sorar:

– Efendi Hazretleri, bu dünyada en güzel şey nedir acaba?

Laleli Baba ilginç bir  cevap  verir:

– Bu dünyada en güzel şey, yiyip içtikten sonra sıkıntısız bir şekilde def-i hacetini (büyük hace­tini) yapabilmektir.

Hükümdar bu cevabı pek beğenmez. Laleli Baba gibi hikmetli sözleriyle herke­si etkileyen bir zata da bu cevabı pek yakıştıramaz. Hatta biraz da kaba bulur kendince.

Padişah veda ederek maiyetiyle birlikte saraya döner. Fakat bu ziyaretin ertesi günü şiddetli bir kabızlığa yakalanır. Bir türlü büyük hace­tini yapamaz. Sarayın bütün ilgilileri ve hekimbaşı seferber olurlar. Bilinen bütün tüm ilaç ve yöntemleri uygularlar lakin fayda etmez. Padişah kıvranır sıkıntıdan… Maiyetten birinin aklına Laleli Baba gelir. O belki bu derde bir çare bulabilir? Zaten başka denenmedik bir yol da kalmamıştır.

Padişaha danışılıp görüşü alındıktan sonra padişahın adamları hemen Laleli Baba’ya gidip saraya buyur ederler. Padişah gerçekten büyük acılarla kıvranmaktadır.

– Laleli Baba söyle sende var mıdır bu derdin bir çaresi? Aman himmet et.

Laleli Baba:

– Ben sizi bu dertten kurtarırım kurtarmasına ama o kadar kolay değil. Karşılık olarak ne verirsiniz?

Padişah:

– Laleli’ye yaptırdığım o camii sana hediye edeyim.

“Yetmez” der Laleli Baba. Hanlar, hamamlar… Hatta Sultan Mustafa, Laleli’yi tamamıyla ona vermeyi bile teklif eder. Laleli Baba bir türlü “Tamam”, “Yeterli” demez. En sonunda ağzındaki baklayı çıkarır:

– Ben sizi bu dertten kurtarmasına kurtarırım ama karşılığında saltanatı (padişahlığı) isterim.

Padişah şaşırır, ancak sıkıntısı büyüktür. Sultanlığı görecek halde değildir. “Tamam” der. “Varsın saltanat senin olsun.” Laleli Baba bir dua yapar, padişahın sırtını sıvazlar. “Haydi git, kurtulacak­sın!” buyurur. Gerçekten kısa sürede padişah sıkıntısından kurtulur. Kurtulur ama saltanat da elden gitmiştir. Şifa bulmanın sevincini, saltanatın elden çıkmasının üzüntüsü gölgeler. Laleli Baba, padişahın üzgün haline anlamlı anlamlı bakıp der ki:

– Bir saltanat ki bir def-i hacete değişiliyor… Öylesine ucuz bir saltanat bize gerek değil. Al yine senin olsun!…

#LaleliBabaileSultan #LaleliBaba #Sultan #hikaye #masal #türkiyeçocuk