Tag Archives: türkiyeçocukdergisi

GÖRDÜĞÜNE DEĞİL DUYDUĞUNA İNAN

oynaeglenGÖRDÜĞÜNE DEĞİL DUYDUĞUNA İNAN

– Oyuncular el ele tutuşup halka olarak yere otururlar.

– Gönüllü bir oyuncu ortaya gelir.

– Herhangi bir iş yapıp canlandırması söylenir.

– Oyuncu canlandırırken halkadaki bir başka oyuncu yanına gider “ Ne yapıyorsun?” diye sorar.

– Oyuncu da yaptığı işten farklı bir şeyi söyler. (dans ediyorum, dişlerimi fırçalıyorum, ip atlıyorum, camları siliyorum vb)

– Sonradan gelen oyuncu halkanın ortasında arkadaşının söylediği işi yapar bir başkası gelip ona sorunca yine işini yapmaya devam ederek başka bir söyler.

– Oyunda önemli olan ne gördüğü değil ne söylediğine dikkatle dinleyip onu yapmaktır. -Oyun bütün oyuncuların katılımıyla devam eder.

#GördüğüneDeğilDuyduğunaİnan #oynaeğlen #oyun #TürkiyeÇocukDergisi

Tuzlu Su ile Çalışabilen Yakıt Hücreli Fener Yapıldı

tcocuk

Çoğu insan için kamp veya acil durum fenerleri, aylarca bir kenarda bekleyen cihazlardır  ve bu nedenle sonunda pilleri  biter. Güneş enerjili fenerler buna bir alternatif olsa da, şarj olmak için birkaç saate ihtiyaçları vardır. İşte Hydra Light’ın yeni ürettiği PL-500 adlı fener özel yakıt hücresi sayesinde sadece biraz tuzlu su ise çevreyi aydınlatabiliyor.   Tasarımcılara göre oldukça ucuz olan sistem, bitmeden önce 250 saate kadar çalıştırılabiliyor. Değiştirmek gerektiğinde ise birkaç saniyede değiştirilebiliyor. Sistem sofra tuzlu sudan ya da doğrudan deniz suyuyla çalıştırılabiliyor. Tek dikkat edilmesi gereken eğer fener kullanılmıyorsa yakıt hücresi yıkanıp, kurutulduktan sonra yerleştirilmelidir. Kâşiflerin iddiasına göre fenerin raf ömrü en azından 25 sene.

 

#TuzluSu #YakıtHücreliFener #İlginçBuluşlar #TürkiyeÇocukDergisi

Küçük hanımlar-Hünerli Eller, Zarif İşler!

1Malzeme Sepetimiz: Bir parça kumaş / Etamin ipi/ Etamin İğnesi / Kurşun kalem/  Makas

 

  1. İpliği iğneye geçiriyoruz ve bir ucu açık kalacak şekilde tek bir ucunu düğüm yapıyoruz.
  2. 3Kumaş parçasına kurşun kalem yardımı ile (çok bastırmadan)ufak bir kare çiziyoruz.4
  3. İğneyi kumaşın arkasına getiriyoruz ve kumaşa çizdiğimiz karenin sağ köşesinden iğneyi batıp, iğneyi kumaşın üzerine çıkarıyoruz. 4
  4. İğneyi karenin tam ortasına batırıyoruz.
  5. İğneyi kumaşın altından, karenin sağ kenarının tam ortasına batırarak iğneyi kumaşın üzerine çıkarıyoruz.
  6. İğneyi tekrar karenin tam ortasına batırıyoruz.
  7. 789
  8. İğneyi kumaşın altından, karenin al köşesine batırarak iğneyi kumaşın üzerine çıkarıyoruz.
  9. Bu şekilde karenin her köşe ve kenarlarının ortasına batarak resimdeki şekli elde ediyoruz.
  10. 10

Bu şekli ister gömlek yakalarına ister mutfak bezlerine isterse kumaş kalem kutularınıza işleyip süsleyebilirsiniz.

#Küçükhanımlar #HünerliEller #Zarifİşler #TürkiyeÇocukDergisi

Terzi ve İhtiyar

terziGenç adam iyi bir terziymiş. Bir dikiş makinesi ve küçücük bir dükkânı varmış. Sabahlara kadar uğraşıp didinir ama pek az para kazanırmış. Çok soğuk bir kış gecesi dükkanı kapatırken elektrik sobasını açık unutmuş ve çıkan yangın onun felaketi olmuş. Artık ne bir işi varmış ne de parası.

Günler boyu iş aramış ama bulamamış… Yük taşımış, bulaşıkçılık yapmış, yine de evinin kirasını ödeyecek kadar para kazanamamış. Sonunda ev sahibinin de sabrı taşınca, küçük bir bavula sığan eşyalarıyla sokakta bulmuş kendini…

Mevsim kış, hava ayaz olsa da genç adamın köşedeki parktan başka gidecek yeri yokmuş. Bir sabah iş arayacak derman bulamamış bacaklarında. Açlıktan ve soğuktan bitkin bir şekilde bankta otururken, kocaman bir araba yanaşmış kaldırıma. Arka kapıyı açmaya çalışan şoförü kızgınlıkla yana itmiş arabadan inen yaşlı adam, “Yalnız bırakın beni, parkta dolaşırsam belki sinirim geçer” diye söylenmiş.

Zengin bir işadamı olduğu her halinden belli olan ihtiyar, birkaç adım attıktan sonra bankta titreyen terziyi görmüş. Terzi, adamın üzerindeki paltoya bakıyormuş dikkatle. Birden siniri geçiveren ihtiyar, “Zavallı adamcağız kim bilir nasıl üşüyordur, ona nasıl yardım etsem acaba?” diye düşünmeye başlamış.

Oysa terzinin düşlediği paltonun sıcaklığı değilmiş. O, çok kalın ve kaliteli bir kumaştan üretilen bu paltonun sahibine hiç de yakışmadığını ve onun vücuduna uygun şekilde dikilmediğini düşünüyormuş. Yaşlı işadamı, terzinin yanına yaklaşıp,
“Ne o evlat, bu ayazda parkta donmuşsun. İstersen paltomu sana verebilirim” deyince, “Hayır, teşekkür ederim. Ben sadece bu paltonun size göre olmadığını düşünüyordum. Kumaşı fazla kalın ve sizi olduğunuzdan şişman göstermiş” diye cevap vermiş terzi.

Yaşlı adam bu cevabı alınca hayli şaşırmış. Çünkü o da üzerindeki paltoya onca para ödediği halde kendisine bir türlü yakıştıramıyormuş.

“Soğuktan titrerken nasıl böyle bir şeye dikkat edebiliyorsun?” diye soran yaşlı adam, “Ben terziyim” cevabını alınca “Benimle gel, hayat hikayeni yolda anlatırsın” diyerek arabaya bindirmiş bizim terziyi.

Bu karşılaşma, terzinin hayatındaki dönüm noktası olmuş. Böyle yetenekli bir insanın işsiz ve evsiz kalmasına çok üzülen iyiliksever yaşlı adam, terziye bir dükkan açmasına yetecek kadar para vermiş. Bunun karşılığında tek istediği kendi giysilerini bu genç adamın dikmesiymiş. Terzi yeniden bir işe hem de kendi işine başlamanın heyecanıyla deliler gibi çalışmaya başlamış. Bu arada yaşlı işadamı da desteğini esirgemiyor, onu kendi çevresinden zengin kişilerle tanıştırarak yeni siparişler almasını sağlıyormuş. Küçük dükkân önce kocaman bir modaevine dönüşmüş, sonra da pek çok ünlü marka için üretim yapmaya başlamış. Terzi artık “ünlü işadamı” diye anılır olmuş.

Bir gün ihtiyar adam onu ziyarete gitmiş. Terzi çok büyük bir iş bağlantısı yapmak üzere yurt dışına gidecekmiş ve uçağa yetişmesine az bir zaman varmış. Biraz sohbet ettikten sonra yaşlı adam birden fenalaşmış, kalp krizi geçiriyormuş. Hemen bir ambulans  çağırmış.  Yeni işadamımız büyük işi kaçırmak istemiyormuş, ama velinimeti olan yaşlı adamı bırakmaya da gönlü razı olmamış. Hemen seyahatini iptal etmiş. İhtiyar ile birlikte oturmuş ambulansa, hastanede günlerce başında beklemiş. Uzun süre sonra açmış gözlerini ihtiyar. Hayati tehlikeyi atlatmış, başında eşi, oğlu ve terzi bekliyormuş. Gözgöze gelince İhtiyar gülümsemiş. “Terzi, sadece elbise değil, gönül yapmayı da biliyor” demiş.

 

#Terzi #İhtiyar #masal #TürkiyeÇocukDergisi

 

Kedi – Fare ve Köpek

KEDİ – FARE ve KÖPEK OYUNU

* Bir adet kare bir adet dikdörtgen ve bir adet üçgen oyun alanı çizilir.
* Oyuncular üç gruba ayrılır.
* Bir grup kedi bir grup köpek ve diğer grup da fare olur.
* Kareye= Kediler / Dikdörtgene= Köpekler ve üçgene= fare olan
oyuncular geçer.
* Öğretmen /seçilen kişinin talimatıyla fareler koşarak zıplayarak
oyun alanına girerler.
* Öğretmen /seçilen kişi “Kedi geliyor” dediğinde fareler kendi evleri
olan üçgene doğru kaçmaya başlarlar. Yakalanan fareler kedi olur.
* Kediler ve fareler yerlerine geçer.
* Bu sefer kediler koşarak oyun alanına girer.
* Öğretmen /seçilen kişi “ Köpek geliyor” dediğinde kediler kendi evleri olan
kareye kaçmaya çalışır. Kaçarken yakalananlar köpek olur.
* Oyun böylece devam eder. Hiç yakalanmayan kişi alkışlanır.

#Kedi, #Fare, #Köpek, #Oyun, #Oyuncular, #Çocuk, #TürkiyeÇocukDergisi

SATIR ARASI

oynayalım

SATIR ARASI

– Her oyuncu o gün aynı gazete/ dergi/ kitap sayfasını açar.

– Öğretmen / seçilen kişi gazete/ dergi/ kitap sayfasından bir kelime seçer ve sesli bir şekilde söyler.

– Oyunculardan söylenen kelimeyi ilk bulan el kaldırır.

– Oyuncunun kelimesi kontrol edildikten sonra oyuna devam edilir.

– En fazla kelimeyi bulan oyuncu alkışlanır.

 

#SATIRARASI #oynaeğlen #oyun #TürkiyeÇocukDergisi

 

Bilim Dünyası – İkinci Bellek Günlük

Bir şeyi saklamak mı daha zordur ya da anlatmak mı veyahut anlatıp sonra pişman
olmak mı? Zor yok yok çok zor bir soru oldu değil mi? Peki size hem sır saklayarak
hem de içinizdeki anlatıp pişman olmayacağınız bir yol söylesem 😉

Sarmaşık İnsan

Çok karmaşık bir yapısı olan insanoğlunun başı çoğu zaman
yaşadıklarını düşünmek onlarla ilgili
yorum yapmak ve bütün bunların etkisi ile duygular ile iyice karmakarışık
olmaktadır. Zaman zaman bu duygular ile baş edemez onları
içimizden fırlatmak isteriz. Fakat bunun başkasının hakkında konuşmak gibi
kötü bir huydan tutun da beynimizdeki nöronların çatışmasına kadar birçok
zararı vardır. Peki ne yapacağız?

Çare
Yazmak! Evet bize gelebilecek en iyi ilaç yazmak olacaktır. Çünkü yazarak içimizdekileri fırlatabilir.
Nereye tabi ki satırların arasına… Günlüğümüzün satırları arasına…

Günlük Deyip Geçme
Günlük deyince çoğu kişi çocukluk döneminde kargacık burgacık yazılarla dolmuş kokulu
defterleri hatırlayıp burun kıvırsa da bugün birçok başarılı kişinin üniversite yıllarından beri günlük
tuttukları bilinmektedir.

Nedir?
Günlük, hayatımızın doğrusu, yanlışı, eksikliği, neşesi, hüznü, şaşkınlığıdır. Yaşadıklarımızın
bir izdüşümüdür. Kendimiz ile baş başa kalıp konuştuğumuz kimi zaman kendimize
bile itiraf edemediğimiz duygularımızın mekânıdır. En önemlisi gelecekte, hayatımızda
yaşadığımız her olaya ki olaydan öte duyguya bizi götürecek bir zaman makinesi kendimizi
daha iyi tanımamız için bir aynadır.
Her Derde Deva
Günlük tutmanın bihaber olduğumuz birçok faydası vardır. Günlük yazarken yaşadıklarımızı düşünürüz onları bir
bütün içinde ele alarak kendi ifademiz ile yazarız. Böylece günlük tutmak bize zihnimizdeki verileri
inceleme, gözden geçirme, sorgulama, ilişkilendirme, kontrol etmenin yanında dil
becerisinin de gelişmesini sağlar.

Parlak Bir Zekâ
Zekâ üzerindeki çalışmaları ile bilinen Thurstone’a göre zekâ, her biri diğerlerinden
farklı bir zihin gücü gerektiren yeteneklerin bileşiminden oluşur. Bunlar sözel yetenek,
kelime akıcılığı, bellek, mantıksal düşünme, algısal yetenek, yer-mekân ilişkileri ve
sayısal yetenektir. Günlük tutmak da hayal gücünü, muhakemeyi, dil becerisini ve
hafızayı güçlendirmesi bakımından zekâyı geliştirmenin en etkili yollarından biridir.
Şimdi size yedi sene önce bugün ne yapıyordunuz diye sorsam kaç taneniz
cevap verebilirsiniz? Bundan yedi sene sonra da bugün ne yaptığınızı hatırlamak
istiyorsanız bir defter ve bir kalem ile bu andan itibaren günlük tutmaya başlayın 😉

#BilimDünyası, #İkinciBellek, #Günlük, #TürkiyeÇocukDergisi