Gezelim Görelim

Kara ve Deniz Canlısıyla Rüya Gibi Bir Gezi: Tatile

Tatile eğlence, macera ve keşif katmak isteyenlerin buluşma
noktası İstanbul Akvaryum, 7’den 70’e herkes için gizemlerle
dolu bir dünyanın kapılarını aralıyor. Türkiye’nin ilk kutup
penguenlerinin de aralarında olduğu 17 bin kara ve deniz
canlısıyla birlikte geçirilecek dopdolu bir gün, bayramdan
hemen sonra açılacak okul öncesinde de çocuklara
motivasyon kaynağı oluyor.
Dünyanın en büyük tematik akvaryumu İstanbul Akvaryum,
bayramda da 7’den 70’e herkese sınırsız eğlence sunuyor.
Karadeniz’den Pasifik’e uzanan gezi güzergahı, Türkiye’nin
ilk kutup penguenlerinin yaşadığı güney kutup teması ve
gerçek Amazon Yağmur Ormanı içerisinde birbirinden ilginç
17 bin kara ve deniz canlısına ev sahipliği yapan İstanbul
Akvaryum, ailelere ve çocuklara pirana, köpekbalığı ve tabii
ki kutup penguenleri gibi egzotik hayvanlarla tanışma fırsatı
da sunuyor. Ziyaretçiler, penguenlerin neşeli oyunlarına eşlik
ederken beslenme saatlerine de tanık olabiliyor.

Türkiye’nin ilk kutup penguenlerini görme
şansını kaçırmayın!

İstanbul Akvaryum’un en ilgi çeken kısmı şüphesiz ki
Türkiye’nin ilk kutup penguenlerinin evi olan Güney Kutbu
alanı. İstanbul Akvaryum’a gelen herkes, bu alanda
Türkiye’nin ilk Gentoo soğuk iklim penguenleri ile de tanışma
fırsatı bulacak. İstanbul Akvaryum ile benzersiz geçecek
bayram günlerinde 7’den 70’e herkes eğlenceyi doyasıya
yaşayacak.

içerik

Sevimli Balık Nemo da İstanbul Akvaryum da!

Hangi çocuk sevimli çizgi film kahramanı balık Nemo’yu
yakından görmek istemez? Çocuklar, Kızıldeniz’de yaşayan,
diğer balıklardan farklı ve komik görünüşleri yüzünden
palyaço ismiyle anılan bu balıkları da yakından görme
fırsatını yakalıyor.18 temadan oluşan gezi güzergahında
özellikle çocuklara eğlenceli ve öğretici bir deneyim sunan
İstanbul Akvaryum, tatil bitmeden önce mutlaka gezilmesi ve
görülmesi gereken yerler arasında ilk sırada geliyor.
İstanbulluların yanısıra çok sayıda turist de Akvaryumu
gezerek, farklı bir dünyayı hayranlıkla seyrediyorlar.

Dalış etkinliği ile Kurban Bayramı’na Heyecan
Katın!

İstanbul Akvaryum canlıları daha yakından görmek isteyenler
için iki saatlik bir eğitim sonrası sertifikalı, sertifikasız herkese
dalış imkanı da sunuyor. Heyecan dolu bir bayram geçirmek
isteyenler, İstanbul Akvaryum’da köpekbalıkları eşliğinde dalış
yaparak, tatile adrenalin ve heyecan katabiliyor.
Birbirinden eğlenceli, çok çeşitli aktiviteleriyle her yaşa hitap
eden İstanbul Akvaryum, hafta içi ve hafta sonu 10:00-20:00
saatleri arasında ziyaretçilerini bekliyor.

#eglence, #akvaryum, #cizgifilimkahramani

2N Neler, Neredeler? – Sagano Bambu Ormanı

Sagano Bambu Ormanı / Kyoto- JAPONYA

Çok zor yetişen bir ağaç türü bambu… Kalınlığı 80 cm, boyu
33 m. bulur. Genellikle Amerika, Asya ve Afrika’da bulunan
bambulara Çin’de özel bir bakım gösterilerek yetiştirilir.
Yetişmesi zordur ama dayanıklılığı da bir o kadar fazladır.
2. Dünya Savaşı’nda Japonya’ya atılan atom bombasından
sonra hayatta kalan tek ağaçtır. Bu da ne kadar dayanıklı
olduğunun göstergesidir.
Japonya’nın Kyoto şehrinde bulunan Sagano Bambu
Ormanı ziyaretçilerini kendilerini masalda gibi hissettiriyor.
500 metrelik bir yürüyüş parku iile ziyaretçilerini karşılayan
orman bambuların arasında esen rüzgar sesi Japonya’yı
tanımlayan en karakteristik 100 ses içine alınmıştır.

#2N, #Neler, #Neredeler, #Sagano, #BambuOrmanı, #Kyoto, #JAPONYA

Kırmızı Plaj – ÇİN

Çin’in Panjin City’in güneybatısındaki alev renkli plaj…
Liaohe Nehri Deltası’nda bulunmaktadır.
Plaj adını topraklarında yayılan deniz otu
türünden almaktadır. Yaz boyunca
yeşil kalan bu otlar Nisan- Mayıs
gibi plajın tuzlu- alkali topraklarında
yetişmektedir. Sonbaharın gelmesiyle otlar
kırmızı-alevli renge dönüşür.
Böylece ortaya muhteşem bir görüntü ile
Kırmızı Plaj çıkar.
Koruma altında olan plajın küçük bir
bölümü hariç gerisi halka kapalıdır.

#KırmızıPlaj, #ÇİN, #2N, #NelerNeredeler, #TürkiyeÇocukDergisi

2N Neler Neredeler – Sanki Yedim Camii İstanbul

İstanbul’un Fatih semti sınırlarında bulunan caminin iç kısmı 100 m2, dış çevresi ile 130 m2 olup aynı anda 200 kişinin ibadet edebileceği bir yapıya sahiptir.

Konumu itibariyle apartmanların arasına sıkışmış olan cami kubbesi ile semada hikayesi ile gönüllerde geniş bir yere sahiptir. Bu caminin mimari yapısından yapılış hikâyesi insanı etkilemektedir. Çünkü insan isterse neler yapabileceğinin çok net ve güzel bir örneğidir. Bir rivayete göre Keçecizade Hayreddin Efendi başka bir rivayete göre Adanalı Şakir Efendi nihayetinde güzel yurdumuzun nadide insanlarından birisi, bir camii yaptırıp bunun sevabına nail olmak ister. Gel gör ki dar gelirli bir esnaf olan Keçecizade Hayreddin Efendi/ Adanalı Şakir Efendinin camiyi yaptıracak parası yoktur. O da kendince şöyle bir önlem alır.

Nefsinin arzularını dinlemeyip canı ne çekerse “ sanki yedim” der ve alacağı/ yiyeceği/ giyeceği nesnenin parasını kenara koyar. Böylece yıllarca para biriktirir. 20 yıl sonunda bir camii yaptıracak kadar para biriktirir ve Kırbacı Sokağı’ndaki mütevazı camiyi yaptırır. Yaptırılan cami halk arasında “Sanki Yedim Cami” olarak anılır.

#2NNelerNeredeler, #SankiYedimCamii, #İstanbul, #Fatih, #KeçecizadeHayreddinEfendi, #AdanalıŞakirEfendi

Çeşm-i Cihan: Amasra

Vaktiyle Fatih Sultan Mehmed Han, Amasra’yı fethe gelince, beldeyi çok beğenir, haber salar kale komutanlarına, “bu güzel şehri yıkmak istemem, güzellikle teslim edin” der. Öyle de olur, sonra Fatih, çeşm-i cihan adını verir buraya. Yani dünyanın gözbebeği.

Bartın, Batı Karadeniz’de şirin güzel bir ilimiz. Bartın deyince akla ilk gelen ilçe de Amasra.
Ziyaretçileri Amasra’ya çeken bir çok neden vardır. Kimi hafta sonu soluklanmak, kimisi ailesi ile yaz tatilini geçirmek, kimisi tarihi yapılarını incelemek için tercih eder Amasra’yı. İllaki sizleri de cezbedecek bir ayrıntısı olan Amasra’da gezilecek yerler ve yapılacak şeyler çok.

Amasra konumu ile geçmişte bir çok medeniyetin yaşamak istediği, uğruna savaşlar yapılmış bir kent olmuştur. Bu kentte geçmişin izlerini taşıyan, Amasra gezisinde görülecek ve geçmişe kısa bir yolculuk yapılacak tarihi yapılar şöyledir; Amasra Kemere Köprüsü, Amasra Küçük Kilise, Amasra Edhem Ağa Konağı, Amasra Kalesi, Amasra Cenova Şatosu, Amasra Kemerdere Köprüsü, Amasra Kuşkayası Yol Anıtı.
Amasra gezinizde, şehri kuşbakışı izleyip, gezinize kısa bir mola verip soluklanabileceğiniz, çayınızı keyifle yudumlayacağınız yerleri şöyledir; Amasra Bakacak Mevkii, Amasra Boztepe.
Amasra’nın tarihi değerleri dışında gezip, görebileceğiniz doğal güzellikleri şöyledir; Amasra Ağlayan Ağaç, Amasra Delikli Şili, Amasra Gürcüoluk Mağarası.

Amasra’nın tarihi ve doğal güzelliklerini dolaştıktan sonra, alışveriş, hediyelik eşya için Amasra Galla Pazarı, Amasra Çekiciler Çarşısı’nda yörede yapılmış bir çok hediyelik eşyayı inceleyip, keyifle vakit geçirebilirsiniz.
Çarşıda dolaşıldıktan sonra yemek için deniz kıyısında olmasından ötürü Amasra’da ilk seçenek balıktır. Balık sevmiyorsanız, size hitap edecek küçük büyük bir çok lokanta, restoran bulunur.. Mevsime göre balığın en tazesi ve lezzetlisinin masanıza geleceği kesindir. Balığın yanında Amasra’dan döndükten sonra hafızanızda büyük yer edecek Amasra Salatası’nı kesinlikle sipariş edin. Salata sipariş ederken kaç kişiyseniz, kişi sayısının yarısı kadar sipariş vermenizi tavsiye ederim, burada özellikle salatalar epey büyük porsiyon hazırlanıyor.
Amasra’ya havalar sıcakken gitmişseniz, tabi ki plaj ve denizden faydalanmak isteyeceksiniz. Amasra kıyısında denize girilen yer, özellikle yazın ortasında gitmişseniz çok kalabalık oluyor. Amasra dışında İnkumu, Çakraz, Bozköy Kumsalı ve Akkonak Plajı’nda alternatif yerler olarak denize girebilirsiniz. Dalış meraklıları için bir Saroz gibi yoğun olmasa da Çakraz ve Tarlaağzı mevkii bu iş için oldukça uygun.

Amasra kaymakamı Kadir Tekin Amasra’ya yerli ve yabancı turistlerin ilgisinin çok arttığını ve buraya gelenlerin tekrar gelmek istediklerini belirtiyor.
Sizlere de güzel ve keyifli bir gezi dileriz.

#Çeşm-iCihan, #Amasra, #FatihSultanMehmedHan, #DünyanınGözbebeği, #Bartın

2N Neler, Neredeler – Kâbe

Kâbe / MEKKE

Yeryüzünde yapılan ilk mâbed, ibâdet yeri. Müslümanların kıblesi, namazda döndükleri cihet, taraf… Mekke-i mükerreme şehrinde Mescid-i Haram’ın ortasında dört köşeli taştan yapılmış bir odadır.

Müminler hac ibâdetini yapmak için dünyânın her tarafından burayı ziyârete gelirler. Yeryüzünün en kıymetli yeri Kâbe’dir. Kâbe, görünüşte dünyâdaki evlerden biridir. Hakikatte ise âhirettendir. Kâbe, dünyâ ve âhireti kendinde toplamıştır. Kâbe, Beytullahtır. (Allahü teâlânın evi) Rabbimizin üstün ve fazîletli kıldığı eşsiz yerdir. Âdem aleyhisselâm zamanında inşa edilen Kâbe-i Şerif, Nûh aleyhisselâm zamânındaki tûfana kadar zaman zaman tâmir edildi ve tûfanda yıkıldı. Kâbe’nin tûfandan sonra İbrâhim aleyhisselâma kadar yeri belirsiz olup yalnız bulunduğu saha bilinmekteydi. Bu bölge kırmızı topraklı ve sel sularının yükselemeyeceği kadar tümsek bir tepe durumundaydı. Yeri kesin bilinmemekle berâber, insanlar Kâbe’nin o bölgede olduğunu biliyorlardı. Yeryüzünün çeşitli memleketlerinden zulme uğramış, kederli, sıkıntılı, dertli ve Allahü teâlâya sığınmak isteyen kimseler bu bölgeye gelip duâ ederler, maksatlarının hâsıl olduğunu görünce geri dönerlerdi. İbrâhim aleyhisselâmın, Beytullah’ı yeniden yapmasına kadar, bu bölgeye olan hürmet ve saygı devâm etti. İbrâhim aleyhisselâm, Allahü teâlânın emriyle Kâbe-i muazzamayı yapmak için Mekke’ye gitti. Oğlu İsmâil aleyhisselâmı ve Hacer vâlidemizi yıllar önce oraya bırakmıştı. Hazret-i İbrâhim, oğlu İsmâil aleyhisselâm birlikte temel kazmaya başladı. Âdem aleyhisselâm zamânında kazılan temeli buldular. Aynı temel üzerine, Kâbe’yi inşâ etmeye başladılar. Kâbe-i muazzama, İbrâhim aleyhisselâmdan sonra zaman zaman yıkılıp yeniden inşâ edilmiştir.

Dünyâda Mekke-i mükerremede bulunan Kâbe’den başka ikinci bir Kâbe yoktur ve burası yeryüzünün en kıymetli yeridir.

#2N, #Neler, #Neredeler, #Kâbe, #Mekke

 

Nehri ‘ye Can Geliyor

Bir zamanlar nüfusu 20-30 bini bulan, ilim irfan merkezi Nehri, şu anda 12 hane ile direniyor zamana. Ancak, yapılacak yeni projeler ile, Nehri’ye can gelecek, eskiye uygun restorasyonlar yapılacak, belde yeniden şenlenecek.

Uzun zamandan beri, Nehri’ye gitmeyi arzu ediyor lakin fırsat bulamıyordum. Bir vesile ile Van’a yolumuz düştü. O kadar yakınken Nehri’ye gitmeye de karar verdik. Arkadaşlarla sabah namazı ertesi revan olduk yola. Yol dediysem, bir zamanlar iki saatlik yolun, beş saatte alındığı çakır çukur, takır tukur yollar değil, haza asfalt. Çift gidiş, çift geliş… TEM otoyolundan eksiği yok. Devlet öyle yatırımlar yapmış ki, dudağı uçukluyor insanın. Sadece yapılan istinat duvarları bile başlı başına yüklü bir kalem. İlk durağımız Hoşap. (Güzelsu) Burada ünlü muhkem bir kale var, Hoşap kalesi. Bir zamanlar nüfus ve canlılık bakımından çok hareketli olan bu beldemiz, şimdi pek sakin görünüyor,
dükkanların çoğu kapanmış, muhtemelen terörün ve işsizliğin etkisi. Hoşap deyince burada medfun olan Seyyid Abdurrahman ve Abdurrahim Arvasi hazretlerin fatiha okunmadan geçilmez elbet.

Ah terör olmasa…
Hakkariye tünel gibi dağlar arasından geçerek vardık. Üpertici bir doğa. Şehir sakin ve yeni güne uyanıyor, bir kahvede çayımızı yudumladıktan sonra Hakkari Valisi Yakup Canbolat’ı ziyaret ettik. Vali Canbolat, oldukça gayretli bir insan. Heyecanı yüzünden okunuyor. Şehir için havaalanından tutun, okul, hastane ihtiyaçlarına, eğitimden tutun, ulaşıma çok projeler saydı. Lakin bizi en çok heyecanlandıran Nehri oldu. Burayı yeniden eskiye uygun olarak canlandırmak istediklerini, eski medrese ve sarayı yeniden yapacakları müjdesini verdi. Köyün halk arasında halen kullanılan tarihi adı Nehri’dir. Yeni dönemde ismine “bağlar” demişler. Lakin kullanan yok. Nakşibendi dergâhı ve medrese yüzünden önem kazanmış ve Şemdinan kazasının başkenti olmuştur. Seyyid sülalesine ait saray, medrese ve taş köprü harabelerinin bulunduğu köy halen birkaç hane dışında terkedilmiş durumdadır. Nehri, tam bir piknik yeri gibi, altta şırıl şırıl akan deresi, kuş sesleri, kendine özgü bitkileri –ki en başında ters lale gelir. (kral tacı çiçeği). Burada üç güneş var. Seyyid Abdullah Şemdini Hazretleri, yeğeni Seyyid Taha-ı Hakkari hazretleri ve kardeşi Seyyid Salih hazretleri. Üçü de silsileyi aliyyeyi nakşibendiyye diye bilinen altın silsilenin halkaları. Müthiş bir maneviyat. Belde haza nur… Bize rehberlik eden Şemdinli kaymakamlığı yazı işleri müdür Mahmut Atay bey, bu bölgenin çocuğu. Çok çekmişler terörden. Lakin yine yüzü gülüyor, yumuşak, mütevazi güzel bir insan. Meşhur mübadelenin yapıldığı yeri gösteriyor bize. Hani birkaç askerimizin teslim edildiği nokta. Nehri, bir zamanlar otuz bin kişilik muhteşem bir ilim irfan yuvası idi. Buralar tekrar canlanınca, insanlar manevi anlamda donatılınca, kolay kolay aldatılamazlar. Devletimiz yeni dönemde barış ve kardeşliğe katkı sağlayabilecek bütün unsurları yeniden canlandırıyor. Bu bölgenin insanı ehli sünnet, çoğunlukla şafii mezhebine bağlı. Yöresel kıyafetlerle bize mihmandarlık eden Remzi bey, tutturdu “size bi koyun keseyim gurban” diye. Vaktimiz olmadığından teşekkür ettik lakin, yöreye has alabalığın tadı damağımızda kaldı. Yüksekovadan geçerken dikkatimi yollar çekti. İnanılmaz geniş ve güzel yolları var. İlçe kalkınmış görünüyor. Lüks araçlar sıra sıra yollarda. Şemdinli çok engebeli bir yer, balı meşhur. Biz de hemen sipariş veriyoruz Şemdinli balını, tadı kokusu bambaşka. Yol kenarlarında buz gibi sulardan içiyoruz, donuyor ellerimiz. Güleryüzlü çobanlarla konuşuyoruz. Terör bitse muhteşem doğa güzellikleri olan bu beldeler nasıl kalkınır, nasıl coşar onu düşünüyorum. Nehri’de eski saray olarak bilinen bina şu anda birkaç duvarı kalsa da, aslına uygun yapılacak kısa zaman sonra. Yüksekova’ya da havaalanı inşaatı bitti mi, o büyüklerin değerini bilenler akın ederler diye düşünüyorum. Buralar bizim. İşte bu mübarek kabr-i şerifler de tapularımız, camiler, medreseler, köprüler, yollar, ecdadımızın yerleri. Sahip çıkıp, yeniden “ışık doğudan yükselir” sözüne uygun hale getirmek elimizde.

#Nehri #Van #gezelimgörelim #türkiyeçocuk

2N NELER, NEREDELER?

Merhaba sevgili gençler, Dere tepe demeden gezen ama lale ve sümbülleri biçmeyen, sülale boyu seyyah olup soyadımız gezmekten bıkmaz anlamında “Durmaz”a çıkan, zavallı nineciğimin oğullarım gitti bari torunum yanımda kalsın diye ismini “Dursun” koyduğu torunuyum. Gelin görün ki ailedeki gezme genleri bana da geçmiş. Bilginin zekâtı paylaşmaktır diyerekten gezip gördüğüm yerleri çok kısacık sizlere anlatacağım:

Mostar Köprüsü/ BOSNA- HERSEK
Neretva Nehri üzerine yapılmış, karaları bağladığı gibi gönülleri de bağlayan bir köprüdür Mostar… Köprü aslında kendi topraklarından doğmuştur. Bu ne demek tabii ki böyledir demeyin. Bilindiği gibi Osmanlı Devleti zamanında devşirme sistemi vardı. Devlet, vaktin birinde bu bölgeye devşirme memurlarını gönderir. Memurlardan birisi, Neretva Nehri kıyısında küçük bir çocuğun çamurdan çok güzel şeyler yaptığını görüyor. Çocukla konuşan memur, çocuğun nezaketli cevapları üzerine ailesi ile tanışmak istiyor. Ardından ailenin onayı alınarak bu küçük çocuk yetiştirilmek üzere Mimar Sinan’ın yanına veriliyor. İşte bu çocuk Mostar Köprüsü’nü inşaa eden Mimar Hayreddin’den başkası değildir. 1566’da inşâ edilen köprü, 456 kalıp taş kullanılmıştır. 24 metre yüksekte 30 metre uzunluğunda, 4 metre genişliğindedir. Köprü, çevresindeki kente adını da verdi. Şehirde ticareti canlandırmış ve zenginleştirmiştir. Böylece Mostar, Hersek bölgesinin önemli bir şehri haline gelmiş ve sonra Hersek bölgesinin ana kenti oldu. Böylesine güzel bir eser, gelin görün ki insanoğlunun canavar yüzü ile 1992 senesinden sonra tanıştı. Bosna-Hersek’te başlayan iç savaş sırasında Mostar Köprüsü’ne ilk saldırıyı 1992’de Bosnalı Sırplar düzenledi. 9 Kasım 1993’te Hırvat tankları köprüye daha büyük bir zarar veren saldırılarını başlattı. Kasım ayının sonunda köprü tamamen yıkıldı. Mostar Köprüsü’ nün eski hâline uygun olarak yeniden inşası çalışmaları (TİKA) UNESCO ve Dünya Bankası’nın desteğiyle 1997’de başladı. Köprünün temel, beden duvarları ve zemin güçlendirilmesini Yapı Merkezi ve taş kemer inşaatını diğer Türk şirketi olan ER-BU üstlendi. İnşaatı tamamlanan Mostar Köprüsü, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu çok sayıda devletin temsilcilerinin hazır bulunduğu bir törenle açıldı.

Aşk Tüneli / UKRAYNA

ask-tuneli1Ukrayna’nın en ünlü ve görülmesi gereken yerlerinden… Bir demir yolunun üç kilometrelik bölümü, muhteşem güzelliğiyle insanlara kendilerini rüyadaymış gibi hissettiriyor. Klevan şehri yakınlarında bulunan bu tünel aslında özel bir mülkiyete ait demir yoludur. Şehri yakınlarında kereste fabrikasına günde üç defa yük taşınmasında kullanılıyor. Yani bu tünel orman işçilerine hizmet ediyor. Ağaçların tren toluna sarkmasıyla oluşan eşsiz görüntüye sahip bu yere Ukraynanılar Aşk Tüneli diyorlar.

Yedi Uyuyanlar Mağarası Tarsus – TÜRKİYE

Yedi Uyuyanlar denilse bile esas isimleri Eshab-ı Kehf’dir. Eshab-ı kehf, mağara arkadaşları demektir. Bu yedi mübarek kimselerin isimleri, Yemliha, Mekselina, Mislina, Mernuş, Debernuş, Şazenuş, Kefeştatayyuş ve köpekleri Kıtmir’dir. Hazret-i İsa’dan sonra, din düşmanları çoğaldığı zaman idi. O tarihte kral, Roma imparatorlarından Dokyanus olup, zalim biriydi. Putlara tapardı. Daha sonra tanrılığını ilan etti. Putçuluğu kabul etmeyen müminleri, işkence ile öldürürdü. Kral, bir ihbar üzerine, sarayda görevli ve imanlı olan bu gençlerin durumlarını öğrendi. Onları tehdit etti. Fakat onlar, putperestliği kabul etmeyerek imanlarını söylediler ve imanlarını rahatça yaşamak için hicret etmeye karar verdiler. Yolda Kefeştatayyuş ismindeki bir çobana rastladılar. Çoban da iman edip yedincileri oldu. Çobanın köpeği Kıtmir de, onları bırakmayıp, takip etti. Köpek, salihlerin peşindeki sadakati için, [istisna olarak] Cennet’e girmekle şereflendi. Gençlerin, peşine düşen Dokyanus, onları saklandıkları mağarada buldu. “Burada ölsünler” diye mağaranın ağzını sıkıca kapattırdı. Dokyanus’un yakınlarından iki mümin delikanlı, bu gençlerin kimliklerini ve başlarına gelen olayları bir taşa nakşedip, mağaranın duvarına yerleştirdi. Mağaranın içinde kalan gençlere Allahü teâlâ uzun bir uyku verdi. Üç asır uyuduktan sonra uyandılar. Uyandıkları zaman Hazreti Yemliha çarşıya yiyecek almaya gitti. Yemliha, Tarsus’a gelince, şehri çok değişmiş buldu. Bir günde bir şehir nasıl bu kadar değişir, diye hayret etti. Nihayet bir fırına girdi. Dokyanus zamanında, onun adına basılmış olan altın parayı verince, fırıncı, bu adamın hazine bulduğunu sanıp hemen zaptiyeye bildirdi. Yemliha’yı tutup,“Bulduğun hazineyi ver” diye tehdit ettiler. Yemliha ise, “Hazine falan bulmadım. Bu parayı dün evden aldım, bugün çarşıya getirdim” dedi. Ne dediyse kimseyi inandıramadı. Yemliha’yı, padişahları olan Salih Melik Tendrusa götürdüler. Bu padişah mümin idi. Yemliha, başından geçenleri anlatınca, padişah; yakın adamlarıyla birlikte, mağaraya geldi, önceki halleri üzerine yazılan taşı okudu. İsimleri ve halleri anlaşıldı. Hepsinin boynuna sarılıp, vedalaştılar. Eshab-ı kehf de, tekrar eskisi gibi uykuya daldılar. Eshab-ı kehf, Hazret-i Mehdi zamanında uyanacak ve Onun askerleri olacaklardır.